Not: Okumak üzere olduğunuz yazı 26 Aralık 2020 tarihinde mises.org’da yayınlanan “Yes, Privatization Makes Us Better Off” başlıklı makaleden çevrilmiştir.
“Özel mülkiyet birey için devletten özgür olduğu bir alan yaratır. Otoriter iradenin işleyişine bir sınırlama getirir. Politik gücün yanında ve karşısında diğer güçlerin ortaya çıkmasına izin verir.” — Ludwig von Mises. Latin Amerika’da nadiren bir akademik ya da kamu entelektüeli ekonomik bir politika olarak özelleştirme lehine konuşur. Hatta bazıları “neoliberal” politikaların, özellikle özelleştirmelerin, başarısızlığının geçen yıl Şili’deki şiddetli gösterilerin nedeni olduğunu iddia ettiler. Bu iddiaları destekleyen herhangi bir tür kanıt var mıdır? Özelleştirme her zaman başarısız mı oldu?
Veriyle, teşvikler ve kârlılık ya da verimlilik açısından kamu ve özel sektörün farklılıkları arasında nedensel bir ilişkiyi tam olarak kanıtlamak mümkün olmasa da akademik literatür birçok ülkede ve sektörde bu tür bir ekonomik politikanın başarılı sonuçları olduğunu gösteriyor.
Dünya’da Özelleştirme
Meksika’da Özelleştirme’de Alberto Chong ve Florencio Lopez-de-Silanes Meksika’da özelleştirmenin şirketlerin kârlılığında %24 artış meydana getirdiğini gösteriyor. Bu artışın ufak bir yüzdesinin (yaklaşık %5) fiyat artışları nedeniyle olduğunu açıklasalar da bu yazarlar ayrıca %64’ün verimlilikteki bir artışın sonucu olduğuna dikkat çekiyor. Buna ek olarak, “Özelleştirme ve Rekabet Baskısının Firmaların Fiyat-Maliyet Marjinleri Üzerine Etkisi: Gelişmekte Olan Ekonomilerden Mikro Kanıt” Jozef Konings, Patrick Van Cayseele, ve Frederic Warzynski Romanya ve Bulgaristan’da özelleştirilen yüzlerce şirketin, ürünlerinin fiyatlarında bir artış olmaksızın fiyat-maliyet marjinlerinde artışlar deneyimlediğini bildiriyor. Sunita Kikery ve John Nellis Rekabetçi Sektörlerde Özelleştirme: Bugüne Kadarki Kayıt’da çok sayıda ülkede özelleştirmenin işlevsel ve finansal performans, kârlılık, işçi başına daha yüksek satışlar vb. açısından gelişmelerle ilişkili olduğunu gösteriyor. Yazarların referans olarak kullandığı bazı çalışmalar özelleştirmenin çalışılan şirketlerin ortalama kârlılığı üzerinde %4’lük ve ortalama verimliliği (işçi başına satış) üzerinde %26.4’lük bir artış oluşturduğunu belirtiliyor.
Yukarıda anlatılan faydaları kabul edildiğinde bile bir ekonomik politika olarak özelleştirme işsizlik üzerine etkileri nedeniyle ağır bir şekilde eleştirilmiştir. 1982 ve 2000 yılları arasında 84 ülkede özelleştirilen 308 şirketi analiz ettikten sonra, Chong ve Lopez-de-Silanes Özelleştirme ve Dünya’da Yeniden Yapılandırılan Emek Gücü’nde bu şirketlerin %78’inin işçi sayısını azalttığını gösteriyor. Ancak, bununla birlikte özelleştirme genç ve yüksek becerili işçiler gibi birçok işçi tipine faydalı da olabilir. Blaise Melli ve Patrick A. Puhani’nin “Özelleştirme ve Ücret Yapısındaki Değişimler: Firma Personel Kayıtlarından Kanıt’da” gösterdiği gibi birçok durumda özelleştirme reel ücret artışıyla uyumlu olabilir.
Farklı Sektörlerde Özelleştirme
Akademik literatür ayrıca özelleştirmenin pozitif sonuçlarının belirli bir endüstriyle ya da sektörle sınırlı olmadığını da gösterir. İngiltere ve Galler’de özelleştirilen bazı elektrik şirketleri, Preetum Domah ve Michael G. Pollitt’in “İngiltere ve Galler’de Elektrik Dağıtım ve Arzı İşletmelerinin Özelleştirilmesi ve Yeniden Yapılanması: Bir Sosyal Maliyet-Fayda Analizi’nde” açıkladığı gibi, özelleştirmeden sonraki ilk yıllarda kârlılıkta hızlı bir artış deneyimledi. Dahası, emek verimlilikleri ikiye katlandı ve net verimlilik kazançları 6.1 milyar sterlindi.
Özelleştirme, verimlilik ve kârlılık arasındaki bu ilişki ayrıca 1986’dan 2005’e kadar olan periyod boyunca özelleştirilen İngiliz havalimanları durumunda da gözlemlenebilir. “Hava Limanı Performansı Üzerine Özelleştirmenin Etkisi: Polonya ve İngiliz Hava Limanlarının Analizi’nde” Wojciech Augustyniak bu korelasyonun periyod boyunca trafikteki artış tarafından etkilenmiş olabileceğini gösteriyor fakat ayrıca verimlilikteki en büyük artışların küçük ve tamamen özel hava limanlarında olduğunu da açıklıyor.
Finansal işletmelerin özelleştirilmesine ilişkin olarak “Özelleştirmenin Pakistan’ın Bankacılık Sektörü Üzerine Etkisi’nde” Abdur Rahman’ın gösterdiği gibi, Pakistan’da birçok banka özelleştirildikten sonraki yıllarda çeşitli ıslahatlar deneyimledi. Öz sermaye-varlık oranı 1988–92 yılları arasındaki 1.94’ten 2011–2015 yılları arasındaki(yani özelleştirildikten sonra) 6.1’e yükselen United Bank Limited de bu gruptaki bankalar arasındadır.
Pozitif sonuçların belirli bir sektörle sınırlanmadığına son bir örnek olarak özelleştirilen petrol şirketlerini görüyoruz. “Ulusal Petrol Şirketlerini Özelleştirmek: Firma Performansı Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi’nde” Christian Wolf ve Michael G. Pollitt, bu türden 28 şirketi çalıştıktan sonra, özelleştirmenin satış performansında %3.6’lık, işçi başına üretimde %30’luk ve toplam üretimde %40’lık bir artışı beraberinde getirdiğini buldu.
Özelleştirme, Rekabet ya da Her ikisi de?
Bu gelişmeler yalnızca özelleştirmenin değil rekabetin bir sonucu olarak değerlendirilebilirse de akademik literatür belli senaryolarda tamamen özelleştirilmiş şirketlerin yalnızca kısmen özelleştirilmiş şirketlerden daha iyi sonuçlar elde ettiğini gösteriyor. Bu, Narjess Boubakri ve Jean-Claude Cosset tarafından “Yeni Özelleştirilmiş Firmaların Finansal ve İşleyiş Performansı: Gelişmekte Olan Ülkelerden Kanıt’da” gözlemlenir.
Diğer taraftan, Eytan Sheshinki ve Luis F. Lopez-Calva gibi yazarlar özelleştirmenin rekabetin varlığı için gerekli bir koşul olarak değerlendirilebileceğini de gösteriyor. “Özelleştirme ve Faydaları: Teori ve Kanıt’da” bu yazarlar rekabetin yalnızca piyasaya serbest girişi değil ayrıca serbest çıkışı da ifade ettiğini açıklıyor. Pemex (Meksika Petrolleri) ve diğer devlete ait şirketlerin durumda, bu koşul karşılanmaz çünkü bu tür şirketler kâr elde etmeye muktedir olmadıklarında bile işlemeye devam edebilirler. Bu genişletilmiş rekabet tanımı altında, özelleştirme serbestiyet için gerekli bir koşuldur.
Yazar: Roberto Ledezma
İngilizceden Çeviren: Hasan K. K.
Comments